CHP Genel Başkanı Özgür Özel Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Sürpriz oldu dediğiniz yerler var mı?
İllerden hiçbiri sürpriz değil ama oranlar çok sürpriz. Biz ankette Kilis’in gelmekte olduğunu gördük ama 12 puan farkla kazandık. Bursa, Balıkesir, Manisa, Denizli’yi kazanacağımızı söylüyorduk ama oranlara şaşırdık.
– Kastamonu, Kırıkkale, Adıyaman…
Hepsini bekliyorduk. ‘Kastamonu da, Kırıkkale de Adıyaman da gelecek’ dedim. Ama tabii bunların bir kısmı gelir, bir kısmı gelmez. Hepsinin birden gelmesi çok iyi oldu tabii. Biz Bursa, Balıkesir, Denizli, Manisa için ‘İkisi kesin gelir. Büyük ihtimalle üçü gelir. Dördü de gelse şaşırmam’ dedim mesela. O nedenle gelmesine şaşırdığım il yok. Çünkü hepsini gördük. Ama hepsinin birden çok yüksek oranlarda gelmesine memnun oldum.
“MALATYA’YA ÜZÜLDÜM”
Hangi seçim çevresindeki sonuca üzüldüğümü soracak olursanız, gösterdiği mücadele ve partimizin oyunu büyük oranlarda artırmış olmasına rağmen Veli Ağbaba’nın seçimi kazanamamasına üzüldüğümü belirtmem lazım.
– AKP ilk kez ikinci parti oldu. Neden kaybetti?
Birinciye geçilen ikinci oluyor. Ondan kaybetti. Ben şuna çok itiraz ediyorum. AKP ikinci parti olmadı. CHP birinci parti olunca iki tane birinci olmaz. CHP birinci parti olduğu için AKP ikinci parti oldu. Biz doğruları yapmasaydık yine birinci olurdu.
– Nerede yanlış yaptı AKP?
Her seçim sonucu, seçmenin siyasete yazdığı bir mektuptur. O mektubu doğru okursan bir sonraki seçimde başarılı olursun. Biz ‘Bugün gelecek seçimlerin ilk günü’ dedik. AK Parti tehlike çanını görmedi. Seçmen bize ‘Değişmezseniz oy yok, 6 parti bir araya da gelseniz 25 veriyorum’ dedi. Oysa ki tek başımıza 38 aldık. AK Parti’ye de ‘Kötüye gidiyorsun’ dedi. Onlar kötüye gidişi görmediler. Tedbir almak yerine anket firmalarıyla didişmeye başladılar. Manipülasyon, yalan falan.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Sonucu biliyordu, göze almıştı” yorumları yapılıyor. 2024’ü feda edip 2028’e mi hazırlanacak?
O kısmını ben bilmiyorum tabii. Ama bu kadar ölçme değerlendirmeye geçmişte değer veren birisinin görüyor olması lazım. Seçimleri sürekli ve ne olursa olsun kazanıyor olmanın onlara verdiği bir özgüven var. Meydanlarda, sokaklarda bağırıyor insanlar. En çok emekliler, atanamayan öğretmenler, staj mağdurları, asgari ücretliler…
“MEYDANLARI DUYMADI”
– Artık beyaz yakalılar bile…
Mavi, gri, beyaz yakalı bütün emekçiler. Herkes bağırıyor. O, bu sesteki mesajı almadı, duymadı, gelmekte olanı görmedi. ‘Beni kimse geçmedi, Özgür Efendi de geçemez’ diyordu. Seçmenin verdiği mesaja kulağını tıkayan kaybetti, kulağını açan kazandı.
– Seçmenin verdiği mesajı siz doğru mu aldınız, 2023 Mayıs’ında yapmadınız, ne yaptınız?
Doğru aldık. Seçmenle samimi bir ilişki kurduk ve ‘Biz çok iyiyiz, bize oy ver’ demedik. ‘Oy verirsen iyi olacağız’ dedik. Seçmen bize kredi açtı ama bu açtığı kredi bir tüketici kredisi değil. ‘Al harca, borca girmişsin, al kapat’ değil. Geleceğe yönelik CHP’nin Türkiye’yi yönetme umuduna kredi verdiler. Seçmen bize yatırım kredisi verdi, seçmen geleceğe yatırım yaptı.
‘KARINCANIN KARDEŞİ CHP’
Çünkü AK Parti kaldıkça, 10 bin lirayı emekliye reva gören, zam yapmayan bir anlayış, 17 bin lira asgari ücreti çok bulan, gençlerin geleceklerine set çeken, doktorlara, ‘gidin’ diyen bir anlayış var. Buna karşılık biz de CHP olarak ‘Bize oy verirseniz sesinizi duyuracağız, sizinle birlikte mücadele edeceğiz. Sizi karınca gibi ezdirmeyeceğiz. Karıncanın kardeşi var o da CHP’dir’ dedik. İnsanlar bu samimi dayanışma teklifine oy verdiler.
– Değişim hareketinin etkisi oldu mu?
Seçimdeki en büyük avantaj şuydu: Değişmeyen partilerle değişmiş olan bir parti yarıştı. Bu sadece lider değişikliği değil. MYK’sı 43 yaşında bir parti. Yarısı kadın olan bir parti. Bir sene önce yaş ortalaması bundan 15 yaş fazla olan ve 3 kadının olduğu bir partiden yarısının yöneticilerinin kadın olduğu bir parti. İzmir’de 3 küçük ilçeyi yönetirken 9 kadının olduğu bir parti, Çankaya’da, Tuzla’da 31 yaşında gençlik kolları başkanlığından gelen arkadaşların olduğu bir parti. Yani bakıyor, 30 yaşında belediye başkan adayı var. Bir sürü kadın, genç var. Değişmiş ile değişmemişlerin yarışı. İnsanlar değişim umuduna oy verirler. Çünkü hallerinden memnun değiller. Bir tarafta değişimi konuşan ve yaşayan bir parti, diğer tarafta 22 yıldır değişmeyen bir parti var.
– Diğer muhalefet partileri?
Diğer muhalefet partilerinin de zorluğu, muhalefet partilerinden biri değişime uğramış, diğerleri aynı. İnsanlar hem değişime hem değişim umuduna oy verdiler.
– Seçimde varlık gösteremeyen partiler kapanır mı?
Ona millet karar verir. Ben AYM’nin parti kapatmasına karşıyım. Partiyi kapatırsa millet kapatır. Seçimler bunun için var.
– Millet kapattı mı?
Onu göreceğiz. Siyasi partiler kendilerine verilen mesajı okuyacaklar. Düşünecekler.
– Milletvekillerinden CHP’ye geçiş bekliyor musunuz?
Gelmek isteyenler vardı. Seçim üstü kimseyi kırmamak için hep durdurduk. Şimdi gelmek isteyenler yine olacaktır. Değerlendireceğiz ama sonuçta gelenler olacak diye görüyorum.
– Bu sonuçla, parti ittifakları bitti mi?
Klasik ittifaklar çöktü. Yeni bir ittifak süreci başladı. Biz millet ittifakını zaten bir araya getiremedik. Cumhur İttifakı, bir arada oldukları halde kaybetti. Demek ki 2018-2019 modeli ittifak işi artık işlemiyor. Artık sandıkta ittifak işliyor.
“TÜRKİYE İTTİFAKI KAZANDI”
Herkes derdini anlatacak ve seçmen vicdanıyla sandıkta ittifak yapacak. Türkiye İttifakı kazandı. Çünkü Türkiye İttifakı siyasi ittifak değil. Seçmenle, toplumun tüm kesimleriyle samimi bir iletişim kuran ve onları sandığa çağıran bir ittifak.
“SANDIĞA GÖTÜREBİLEN KAZANDI”
Matematik olarak seçmenini sandığa getirebilenler kazandı, getiremeyenler kaybetti. AK Parti kırdığı, üzdüğü seçmenin tepkisiyle sandıkta yalnız kaldı. Bir de seçmen dediğin geçmişe dair bir şey değil. Geleceğe dair bir şey.
– AKP’den oy geçişi oldu mu?
Var. İleride daha çok ciddi görülecek. Ama bizim ilk sandık çıkış anketlerinde AK Parti’den ve MHP’den bile azımsanmayacak bir geçiş var.
– ‘Yeni ittifak modeli dediniz’ Cumhur İttifakı dağılır mı?
İnşallah dağılmaz. Çünkü işlemeyen ve kötü bir model olarak devam ederse biz onları çok rahat yeneriz.
– Peki bu seçim sonucu için ‘parlamenter sistemin ilk adımı, ön sözü olabilir mi?
Burada samimi olmak lazım. Bu sonuçlara tek başına bakarsanız iktidar için bir meşruiyet tartışması açabilirsiniz. Güvensizlik oyu olarak görebilirsiniz. “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dön” diyebilirsiniz. Ama bence bu tespitlerin hepsi çok ileri ve gereksiz. Çünkü bizim seçmenle kurduğumuz ilişkinin kendisinde şöyle bir samimiyet var: “Bu bir yerel seçim, sarı kart gösterin” dedik. Bana Marmaris’te bir genç ‘Kırmızı kart göstersinler’ dedi. O genel seçimde olur. Bu yerel seçim. Bu seçimde iktidarı değiştirmeyeceksiniz. Sadece sesinizi duyuracaksınız.
“SEÇMENİ KANDIRMAYACAĞIZ”
‘Bir güvensizlik oyudur, parlamenter sisteme geçiş oyudur’ dersek o seçmeni kandırmış oluruz. Ben, ‘Bu bir yerel seçim, bize destek verin, arkanızda duracağız’ dedim. ‘Bu seçimden birinci parti çıkarsak erken seçim çağrısı yapacağım, parlamenter sisteme geçiş isteyenler oy versin’ demedim. O yüzden bu mesajı seçmenle kurmadığımız bir iletişim üzerinden okumak seçmene haksızlık olur. Bunun da bir bedeli olur. Gelecek seçimde seçmenden oy isterken şunu söyleyebilirsiniz. ‘Biz iktidara geldiğimizde parlamenter sisteme geçeceğiz’ dersiniz. Seçmen bunu, bile isteye size oy verir. Gereğini yaparsınız. Bu seçimde, seçimsiz bir dönemde sizin arkanızda durup hakkınızı sol, sosyal demokrat genç, değişen bir partiye oy verin.
– Sol, sosyal demokrat…
Meydanda sol demedik ama söylediğimiz her şey soldur. İşçinin, beyaz yakalının. emeklinin. atanmayan öğretmenin, çiftçinin hakkını savunmak, hayat pahalılığına itiraz etmek solculuk. Ama bu, dikine kesen kimlik siyaseti yerine enine, her kesime dokunan bir siyaset. Biz bu siyasetin çok başındayız ama çok da olumlu reaksiyon alıyor.
– Balkon konuşması ılımlı karşılandı ancak ardından Gaziosmanpaşa, Ümraniye örnekleri oldu. Ne dersiniz?
Balkon konuşması stratejik olarak doğruydu. Ama Tayyip Erdoğan’ın içselleştirdiği bir konuşma olmadığı açığa çıkıyor. Dünyadaki bütün sert otoriter liderler, böyle durumlarda sertleşmeyi tercih ederler. Yumuşamanın kendilerine zarar vereceğini düşünürler. Ve Erdoğan’ın stratejik olarak sertliğe devam edeceğini görüyoruz. O günkü söylemi siyaseten kendisi açısından ve ülke açısından doğruydu ama şimdi samimi olmadığını görüyoruz. Samimi olsa böyle davranmaz.
– Kutuplaştırma söylemi devam mı edecek?
– Bu seçimin kazananlarını madde madde sıralarsanız ne olabilir?
Birincisi değişim. Türkiye için değişim umudu kazandı. İkincisi; gençler kazandı. Üçüncüsü; kadınlar, “Kadınlara ve gençlere öncelik vereceğiz” diyenler, yok sayılanlar kazandı. Örgütlü mücadele kazandı. Bir lider kazanmadı. Tayyip Erdoğan mesela tek başına bir kampanya yürütür pozlarında. Aday yok… Ben konuşmamda ilk teşekkürü örgüte yaptım. CHP’nin örgütü kazandı. Sosyal demokrat partilerde şöyle bir şey kimse aramasın: Tayyip Erdoğan gibi bir lider olacak. Her şeyi götürecek… Sosyal demokrat partilerde, lider eşitler arasında bir adım öndedir. Üzerine düşen sorumlulukları yapar ama örgüt kazanır. Bizde örgüt kazandı, geleceğe ilişkin olarak umut kazandı.
“MİLLET KAZANDI”
Devletle millet yarışırsa millet kazanır. 1983’te Kenan Evren devletle milleti yarışa soktu. Devletin istediği aday değil, milletin istediği Turgut Özal kazandı. Tayyip Erdoğan da bu seçimde devletle milleti yarışa soktu. Bir tarafta TRT, bir tarafta Anadolu Ajansı, bir tarafta devletin bütün kurumları, bir tarafta silahlı kuvvetlerin bağlı olduğu MSB, taşımalı oylar kullandırtıyor. Devletin gördüğümüz göremediğimiz tüm aygıtları karşımızda ama biz milletle beraberiz.
“DOĞRU TARAFTA DURDUK, KAZANDIK”
CHP, kurucu parti olduğu için devletle millet yarışında devlet tarafında kalabiliyor. Bizim yerimiz, Halk Partisi olduğumuz için milletin yanı. Bu sefer doğru tarafta olduğumuz için biz kazandık. Yani millet kazandı. Tayyip Erdoğan yanlış tarafta durduğu için, yarışa devleti soktuğu için kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti’nde insanlar devleti sever, hatta kutsarlar. Ama devlet, karşısına çıktığında direnirler. Darbe gecesinde Tayyip Erdoğan o insanları karizmasıyla sokağa döktüğünü sanıyorsa yanılıyor. İnsanlar, devletin bir kısmı, milletin seçtiklerine karşı darbe yaptığı için seçtiğinin arkasında durdu. Yarın darbe bize yapılsa bizim de arkamızda durur. Ama sanıyor ki kendine bir kutsiyet atfediliyor.
– Rejim, laiklik konusunda tedirgin olan kesim de kazananlar arasında mı?
Laiklik konusunda tedirgin olanlar da bu seçimi kazandı. Ama olmayanlar da bu seçimde kazananlar arasında yer aldı. ‘Laiklik elden gidiyor mu’ endişesi olan seçmenler oy verdi, olmayan seçmen de oy verdi.
– İktidar anayasa değişikliğine hazırlanıyor, tavrınız ne olacak?
Tayyip Erdoğan, bizimle anayasa değiştirecekse İlk önce demokrasiye dönmesi lazım. Bugün seçilmiş milletvekili Silivri’de yatarken, üniversitelerde kayyum rektörler varken, CHP gibi bir parti, iktidar tarafından siyaset alanının tamamında yok sayılıyorken, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor, hatta kapatılması ittifak ortakları tarafından savunuluyorken, hukukun üstünlüğü diye bir şey kalmamışken nasıl anayasa değiştirebilirsiniz? Anayasaya uymayan birisiyle anayasa değiştirilemez. Önce hukuka uyacak. Demokrasiye dönmeden ve anayasayı hiçe sayan birisiyle olmaz.
ANAYASA GÖRÜŞMESİ İÇİN RANDEVU ŞARTI
Balkon konuşmasına bir kredi açılabilirdi. Örneğin bizi tebrik etmedi. Balkondan inince tebrik telefonu açsa, bundan sonra AYM kararlarına uysa, başta Can’ın (Atalay) durumu olmak üzere anayasa ihlallerini kaldırılsa, verirsin randevu oturup konuşursun. Ama şimdi anayasaye uymayan biriyle ne yapacaksın?
– Peki seçimin kaybedenlerini madde madde sıralarsanız?
Seçmene kulak tıkayan, seçmenin sesini duymayanlar, değişmeyenler kaybetti. Emekliyi, atanmayan öğretmeni, staj mağdurunu yok sayanlar kaybetti. Kibir, güç sarhoşluğu kaybetti.
“KENDİNİ DÜŞÜNEN KAYBETTİ”
Memleketi düşünmek yerine kendisini düşünenler kaybetti. Bunu iktidar adına söylemiyorum. Dünyanın en kritik yerel seçimindeyiz, otoriter yönetime karşı yerelden denge kurmaya çalışıyoruz. Bütün riskleri almışız. Her şeyi yapmışız ve büyük bir başarı kovalıyoruz. O sırada hala kendini düşürenler vardı.
Burada bir daha ismini vermeye gerek yok ama mücadelenin parçası olmak yerine kibir içinde bizim kaybetmemizi bekleyen birtakım insanlar vardı. Onlar da kaybetti tabii.
“İLK KRİTİK TARİH 1 MAYIS”
– CHP yakın vadede ne yapacak?
En kısa vadede 1 Mayıs var. 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması önemli. İşçilerin iradesinin arkasında duracağız. Bir çatışmadan bahsetmiyorum ama 1 Mayıs’ta Taksim’de olunması, özgürce kutlanması gerekiyor. İlk kritik tarih 1 Mayıs. Seçim sonrası AK Parti çok sert bir ekonomik program yapacak. Biz ne memuru ne de emekliyi onlara ezdiririz. Çok büyük bir mücadele vereceğiz. Çok büyük bir emekli mitingi yapacağız. Temmuz beklenmeden emekliye iyileştirme yapılmasını istiyoruz. Temmuzda asgari ücret kaç paraysa en düşük emekli maaşının o kadar olması lazım. Biz temmuz zammının yüzdesini merak etmiyoruz. Emekli maaşını bir asgari ücret yapmadan durmayacağız.
– Kurultaydan kısa süre sonra pozisyonunuzla ilgili tartışma başlatıldı. “Emanetçi başkan” gibi sert ifadelerle eleştirildiniz. 1 Nisan’da kurultay olacağını söyleyenler vardı. Seçim sonuçları bunlara nokta koydu mu?
Ben 1 Nisan’da en düşük emekli maaşını asgari ücret yapabilir miyiz hesabını yaparken partiyi, “Genel başkanı yıpratır mıyız, yerine geçer miyiz” diye hesap yapanların hiçbirisi vatansever değildir, partili değildir. Böyle düşünen kim varsa, kim düşündüyse çok büyük bir yanlış içindeydi geçmişte. Ama bunun partide büyük bir damar olduğunu düşünmüyordum. Zaten seçim sonuçları da böyle düşünenleri mahcup etti. Siyaseti doğru okuyamadıkları belli oluyor. 1 Nisan’ı da okuyamadılar. 5 Kasım’ı da okuyamamıştı onlar.
“SİYASET DİNLEME SANATIDIR”
Sokak ‘değişim’ derken bir parti değişmez mi onlar değişime de karşıydılar o zaman. Hepsi için demiyorum. 6 Kasım’ı doğru okuyamayanın 1 Nisan’ı doğru okumasını bekleyemezsin zaten. Siyaset; seçmeni anlama, dinleme, okuma sanatıdır. Mesajı doğru algılamayanların siyasette başarılı olma ihtimali yok.
– Belediyelerde, ekonomik istikrarsızlık ve enflasyonla mücadele için hangi adımlar atılacak?
Dünyada ülkeler yerine şehirler yarışıyor. Türkiye’de dünyadaki şehirlerle yarışacak şehirlerin olması gerekiyor. Bunların en başında da İzmir geliyor. İzmir’in dünyadaki bütün marka kentlerle yarışır hale gelmesi lazım. İzmir’de çok büyük bir atılım yapmak gerekiyor. Bunu ayrıca not etmiş olayım. Sosyal yardımlar konusunda ekonomi bu kadar kötüyken belediyenin en önemli görevi dezavantajlı kesimlere sahip çıkmak. Bu konuda Ankara, İstanbul ve diğer büyükşehirlerimizin iyi örnekleri var. Güçleri ortaklaştıracağız. Biz gücümüz nispetinde sosyal, halkçı ve dayanışma belediyeciliğine öncelik vermek durumundayız. Bütün yoksulları iktidarın insafına terk edemeyiz.
DAYANIŞMA BELEDİYECİLİĞİ
Dayanışma belediyeciliği dediğimiz ekonomik durumu iyi olanların, kötü olanlara destek olmasının organize edilmesi… Bu konuda da önemli işler yapacağız. İyi projeleri ortaklaştıracağız tüm belediyelerimizde.
– Tüzük kurultayı ne zaman olacak?
4-9 Eylül arasında Değişim Kurultayı yapacağız. Önce Sivas’a gideceğiz. Partimizin ilk kurultayı Sivas Kongresi olduğu için. 5’inde burada tüzük komisyonunun son toplantısı olacak. 6 Eylül ve 7 Eylül’de tüzüğümüzü değiştireceğiz.
-Kritik hangi değişiklikler?
Geçmişte ne söz verdiysek o sözlerimizi tüzüğe koymak istiyoruz. Şu anda bir takvim işliyor zaten. İlçeler, mahallelerden görüş alınıyor. İlçelerden, illerden dünyadaki iyi örneklere bakılıyor. Böyle çağdaş, demokratik ve parti içi demokrasiyi ve örgütün gücünü ön plana alan ve Türkiye’deki sorunları doğru yerden okuyan, çözen bir tüzük olacak. Arkadaşlar tüm yaz çalışacak.
– İlk etapta uluslararası kazanım ne oldu?
Cumartesi Romanya’ya gideceğim. PES’in Avrupa Sosyalist Partisi gibi sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin çatı örgütü. Liderler toplantısı var. WhatsApp grubunda yazışıldı. ‘Haydi hep beraber gidelim. Özgür Özel de gelirse hep birlikte bir fotoğraf verelim dünyaya’ dendi. Çünkü ‘Avrupa’da CHP, en çok belediyeye sahip sosyal demokrat partilerden biri oldu. Bu, bütün Avrupa soluna umuttur’ diyorlar. Avrupa solunun umudu olan bir fotoğrafı çektirmeye gidiyoruz ve fotoğrafın ortasında biz varız.
“SOL İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR HAMLE”
Dünyada da sol için çok çok önemli bir hamle bu. Çünkü Avrupa’da ve dünyada solun çok gerilediği bir yerde çok ileri bir hamle. 10 ay içinde oyları yüzde 50’den fazla arttıran bir sol parti. Böyle bir şey siyaset tarihinde yaşanan bir şey değil.